Günümüzün siyaset felsefesi; Dört ayak iyi, iki ayak kötü
Genellemeler, klişe fikirler, ezberler bize zihin konforu sağlıyor.
George Orwell “Hayvan Çiftliği” romanında bu durumu çok güzel anlatmış. Romanda, isyan edip çiftliği ele geçiren hayvanların zihinsel kapasiteleri aynı değil. Hayvanların en akıllıları, yedi basit basit cümleden oluşan bir anayasa hazırlıyorlar. Fakat çiftlikteki hayvanların çoğu için bu kısacık maddeleri bile akılda tutmak zor. Onlar için anayasa tek bir basit slogana indirgeniyor: “Dört ayak iyi, iki ayak kötü”! Çiftlik hayvanları coşkuyla bu sloganı tekrarlamaya başlıyorlar. Böylece artık bilmeye, düşünmeye, anlamaya ve hatırlamaya gerek kalmamış oluyor.
Yaşadığımız enformasyon çağında insanlar, her gün dalga dalga gelen yeni gelişmeleri öğrenme, araştırma, etraflıca düşünüp kanaat oluşturma külfeti karşısında dehşete kapılıyorlar. O yüzden de çareyi, içinde bulundukları topluluk ne yöne giderse hiç sorgulamadan o yöne gitmekte, yani “sürü psikolojisi” ile hareket etmekte buluyorlar. Sürünün (kolektif şuurun) sunduğu “odacıklar”, kitlelere daha güvenli ve tatmin edici geliyor.
Çeşitli sosyal çevreler “dört ayak iyi, iki ayak kötü” sloganına tekabül edecek “fikirler”(!) için gereken odacıkları hemencecik üretiveriyorlar: “Türkler iyi, yabancılar kötü”, “Müslümanlar dost, gavurlar düşman”, “Bizim partiye oy verenler vatansever, vermeyenler hain”, “Bizim köyden/kabileden/boydan olanlar güvenilir, olmayanlar tehlikeli” vs. Böylesine basite indirgenmiş düşünceler, bu monokrom gerçeklik algısı, ister istemez “akın içindeki karaların” ve “karanın içindeki akların” göz ardı edilmesine ve düşmanlıkların çığ gibi büyümesine yol açıyor.
Alıntı: https://l24.im/wp5zDd